18 Eylül 2011 Pazar

BOZBURUN

Kerkenez boş kaldı bu aralar gene… Çok hissetmemiş olabilirim, fazla hissetmiş olabilirim ya da illa basit bir gerekçe bulacaksam üşenmiş olabilirim..

En son “bir deniz yıldızının hikayesidir” hayat demişim 2 Ağustos itibariyle..Onu Sezen Aksu demiş aslında…Hayatı tarif etmek ne zor oysaki… Belki gerçekten bir deniz yıldızının hikayesi, belki benim hikayem, belki deniz yıldızıyla benim hikayem. Tarif benim değil mi? Aksini iddia eden nasıl kanıtlayabilir?:)

Aslında içimden geçen şudur ki tanımlanamaz bir şey hayat...Koskocaman...Tanımlara sığdırılamayacak kadar zorken, herkesin yaşayabileceği,ulaşabileceği kadar kolay bir şey…Hayatı tanımlamaya çalışmak da düpedüz sazanlık aslında diyerek çırpınmayı kesmem yerinde olacak gibi hatta…Demiş işte Sezen gayet duru bir anlatımla, bir deniz yıldızının hikayesidir hayat…Tüm mesele budur…

Ne güzel bir gündü, biraz buruk ,çokça mutlu..Bir nikahta duygulanmayalı bayağı olmuş…Amaaan ne var ağlayacak demişliğim de çoktur böyle durumlarda ağlayanlara.. Gene en güzel cevap hayattan geldi. Canımın içi Kevsom, nasıl güzel oldun…O kadar çok güzel şey diledim ki sana bugün, anlatmam mümkün değil...Dert de değil zaten, ben anlatmadan anlayan değil misin sen?En kötü günümüz böyle olsun yahu;)

Neyse işte…Böyle bir ruh hali içindeyim bu akşam.. Giriş, gelişme ve sonuç oluşturacak durumda değilim pek…Gayet dağınık cümlelerim farkındayım ve fakat an itibariyle durumum budur…Bu deniz yıldızının hikayesi tanımını benimsememe neden olanın da gene içimde kıpır kıpır başlayan deniz özlemi olduğunu da ayrıca fark etmiş bulunmaktayım.Ben en çok denize yakınken işte budur hayat dediğim için, denizden gelen bir hayat da benim için en süper tanım şu an.. Başta kendime sonra herkese bol dalgalı, masmavi rüyalar dileyip yatsam iyi olacak daha fazla saçmalamadan sanırım..

Bir de… “Bozburun” ne müthiş bir Ortaçgil klasiği, ne kusursuz…

“Boz taşlar önümüzde
Cebimizde yalnızlık var
Şu dümdüz büyüyen gecede
Tek dostumuz yakamozlar
Kimsesiz koylar ortasında
Her biri başka siyah bu dağların
Güneşi yolladık bütün renklerle
Oyuncağıyız artık alışkanlıkların
En küçük bir ses bile sanki gök gürültüsü
İçim kıpır kıpır deniz kıpırtısız
Kokuların şarkısı başlar
Ne çocuk sesi ne kent uğultusu gelir
Mişli geçmişte sorunlar saklanır
Aya dokunmanın tam zamanıdır
İçim kıpır kıpır deniz kıpırtısız
Gece giderek yayılmaktadır
Yıldızlar herkese göz kırpmaktadır
Güzellikler paylaşılmak ister
Sevdiğim uzakta belki uyumaktadır
En küçük bir ses bile sanki gök gürültüsü
İçim kıpır kıpır deniz kıpırtısız”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder