Deniz kenarında büyüyen herkes gibi, denizi, havasını, deniz olan yerlerdeki yaz akşamlarını, akşamüstlerini, sabahın erken saatlerini, dalga sesini, denizi görmediğim zamanlarda dahi doğaya sinen o apayrı kokuyu seviyorum. Çoğu zaman buralardan kaçmak isteğiyle dolduğumda o esintileri hayal ediyorum. Bugün tüm bunlara bir anlam daha yükledim, sonuç; artık daha da çok seviyorum.:) Daha doğrusu zaten hissetmekte olduğum bir anlamı dillendirmek ve şu an itibariyle de yazmak suretiyle tanımladım. Hep deniz, hep deniz.. Başka bişey yazmaz mısın diyenler de olabilir diye düşünmekteyim şu an :) Ama benimle bu konuda aynı duyguları hisseden bol miktarda deniz çocuğu da var..Ve eminim onlar ne yazsın kızcağız..? Daha çok yazma isteği uyandıran ne olabilir demekteler..
Aşk varsa her yerdedir, dostluk sağlamsa mekan ayrımı yapmayacaktır tabi ki, hatta insan kendiyle kalmak isterse küçücük bir odada dahi bunu başarabilecektir. Ve fakat tüm bunlar varken bir de deniz varsa, hele ki deniz görüntüsü, şarabın lezzetiyle tatlandırılabilmekteyse hepsi daha bir güzel olur, anlamlanır, büyür kocaman olur, derinleşir.
Bu söylemlerimin işaret ettiği üzere genel olarak huzur insanıyım ben, keyif insanıyım en azından huzur ve keyif arayışında olan biriyim. Böyle anların peşinden koşan biri... Herşeyin daha anlamlı bir alan olduğu bir ada çünkü huzur. Keyifse hayatın anlamı çoğu zaman. Aman bu söylemlerim, maksadını aşarak post modern bir bakışa benzetilip yanlış anlaşılmasın. Geçmiş ve gelecek yadsınmadan, amaçlar bırakılmadan da huzur ve keyif olabilecektir kanımca. Geçmişten kalanlar geleceğe köprü olacak, farkındalıkla beslendiğinde geleceği daha güzelleştirecektir kuşkusuz. Hayaller, gelecek beklentileri de ana anlam katacak, yaşama coşku olacaktır. An, geçmişin de geleceğin de bir yönüyle üstündedir esas olarak. Hissedilmekte olandır. Zamanın her diliminin başrol oyuncusudur. Bu çelişkili olarak görünen kavramlar nasıl uyum içinde aslında zihnimde.. Ama gel de anlat.. Hem de , an, geçmiş, gelecek gibi büyük kavramları başka amaçla başlanan bir yazının içine sıkıştırarak anlat..En iyisi bunları burada bırakayım şimdilik.. Yoksa yazmak istediklerimi yazamayacağım. Sığamıyorum kelimelere..
Çok keyifli, huzurlu deniz kenarında şarap eşliğinde geçen bir akşamdan çıktı aslında tüm bunlar....Nasıl güzel bir duygudur, konuşmadan anlamak, anlaşılmak.. Bilmek ben ne söylersem söyleyim o benim içimden geçeni anlayacak..Benimle aynı anda kahkaha atacak..Yargılamayacak, tüm anlattıklarıma dostça gülümseyecek, hep mutlu olmamı isteyecek, arasam da aramasam da bilecek ki ben her ihtiyacı olduğunda onunlayım, onu anlamaktayım, sevmekteyim, hep en güzelini dilemekteyim onun için..Hep öyle olmadı mı..? Gözyaşlarımız kimi zaman üzüntülerden, kimi, zaman mutluluklardan geçmedi mi..? 1997 yılında bir Ankara- Antalya otobüs koltuğunda başlayan bir dostluk.. Babamın deyimiyle fakülte arkadaşım yahu! 13 sene olmuş.. Maşallah bize..13 sene önceki halimizden tüm değişen koşullara rağmen hiçbir şey kaybetmemişiz. Dil sürçmelerine tüm kınamalara karşın ısrarla gülüyoruz mesela. Garsonun minicik sinekle verdiği yoğun mücadeleyi görünce kahkahalarla dakikalar boyu gülüp, sonrada adamcağız utanmasın diye teselli etmeye kalkıyoruz. Sonra da “ Çok normal bu yaptığınız… biz olsak burayı ayağa kaldırırdık” diyebilecek kadar çocuk olabiliyoruz. Ve tabi bunlar olurken, ikimizin yanında olamadığı için Ankara’da kıvranan en komiğimizi de unutmuyoruz. Biliyoruz ki onun Defne’sinin 2. yaş günü.. Kutlu olsun, annesi kadar duru olsun..Onunki kadar şeffaf dostlukları olsun..
Böyle güzel duygularla dolup geldim işte eve bugün..Tatil amacına ulaşıyor sanırım.. Huzuruma dönüyorum yavaştan.. Bir de şu Rekabet Hukuku notlarını okumayı başarsam keyfime diyecek olmayacak.. Şu sınav psikolojisinden kurtulamadım gitti… Tanrım daha kaç sene yaşayacağım bunu merak ediyorum…
Aslı
09.06.2010 - Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder