17 Haziran 2010 Perşembe

VEEE MELANKOLİ




Yazdıklarımı okuyup melankolik biraz uslubun diyen arkadaşlarımın sayısı kanımca kendisi de “ bir melankolik” olan kuzenimi de arkadaştan sayarsak:) üç oldu. Öyle olunca bende bir düşündüm. Melankoli nedir? Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde “kara sevda” ve “ hüzün” olarak tanımlanmış. “Hüzün” belki biraz halk arasındaki kullanımına yakın.. Ama kara sevda ne alaka allah aşkına.. İdeal anlamı olsa gerek, ya da tavsiye edilen falan herhalde... :) “Bizce” anlamları en güzel ekşi sözlükte ifade edilir sözcüklerin. Bakınız melankoliye ilişkin nasıl güzel bilgiler mevcut.. Kara sevda mevzuuna ilişkin bile bir açıklama var. Ekşi Sözlüğü seviyorum!

•“mevsimi olmayan...
kotu gorunen
ve genelde kotu olan
ama herseye ragmen iyi bir yanı olan
gerçeklerin görülmesini sağlayan durum..”

•"eski turkce'de arapca kaynakli olarak malihulya seklinde gecerdi (arapcaya yunanca'dan gecmi$ bir kelimedir). sonradan ayni kelimeyi bir daha ithal ettik. asil turkcesi karasevda'dir.
hipokrat ve ibni sina tibbina gore vucuttaki dort unsurdan (kan, safra, balgam, karasevda) karasevda'nin fazla olmasindan kaynaklanir.”

•“bu kilerde melankolinin nedeni aşk ve kuru gıdadır. böylece bu hastalıkta ruftta keder ve bedende kara bir safra oluşur. bu kara safra yaşlılarda urlara, gençlerde ise aşk deliliğine yol açar, öyle ki, genç gün boyunca sevgilisini düşünür ve susar. melankoli hastalığının çaresi ise kaygılanmamak, tutkudan kaçınmak ve rahat yaşamaktır. baklagillerden ve lezzetli balıklarda yemek gerekir, başkaları kötü gelebilir. iyi bir şeyi düşünmek icab eder." oktay ihsan anar tamu 'da böyle anlatıyor..”

Görülüyor ki herkesin kendince bir bakışı var melankoliye..Herkeste de bir nebze de olsa mevcut bana kalırsa.. Hissetmek, duyumsamak sonucu ortaya çıkan bir duygu.. Bu yazıdaki anlamıyla ise, belki duygularımı olduğu gibi dile getirmemden çıkarılan bir sonuç.

Dün akşam sohbet ederken Çolpan sıkça yaptığı gibi çok güzel ve sade ifadelerle tanımladı durumu...( Şıracının şahidi kim olabilir bozacı tabi ki )Dedi ki; “Hüzünler yazılır en güzel.. Mutsuzluklar yazılır, yalnızlıklar ..” Sonra düşündük.. Mutluluğu yazmak da, ifade etmek de daha zor..

Ne zaman yazabiliyorum mutluluğa ilişkin diye düşündüm bunun üzerine bende. Bir önceki bloğum bana kalırsa mutluluk dolu mesela...Nasıl mutlu oldum biricik arkadaşımla bir akşam geçirmekten.. "Güzel bir akşamdan kalan” başlık bir kere... Ne yazılabilir melankolik olmadan acaba bu konuda..? "Restorana girdik, menü geldi, balıkları seçtik, yedik içtik çok şükür.. Akşam da böylece bitti” :) Geçmişe, vefaya dönük ifadeler de hissedildi sanırım melankoli..

Sözün özü melankolinin bir tanımı da az ya da çok herkeste olan ama ifade edilmesi herkesçe tercih edilmeyen olabilir. Ben seviyorum duyumsadıklarımı, hissetiklerimi yazmayı.. İlk duyduğumda "aaa neresi melankolik bunların, ben Müslüm Gürses miyim sanki" sözlerinin aklımdan geçtiğini itiraf ediyorum. Ama düşününce üstüne fark ettim ki sanırım haklılar biraz. Ben sağıma bakıyorum hissediyorum, soluma bakıyorum hissediyorum. Hatta genel olarak “hissederek” yaşıyorum.” Bunu kaybetmek de istemiyorum işin doğrusu. İnsan olmak, yaşamak böyle bir şey benim dünyamda.. Yazdıklarımda duygularım oluyor haliyle, en azından bu blog için... Dikkatinizi çekerim ki! Günümün çoğunu “ Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne” dilekçe yazmakla geçiriyorum. Onlarda maaesef duygularıma değinemiyorum bile.:) Haliyle buraya da bunlar, diğer bir ifadeyle gerçeklerim kalıyor.

Saygılarımla arz eder, sonra da dayanamayıp, fırsatını bulmuşken “ sevgilerimle” beyan ederim:)

Aslı

Fotoğraf: Çolpan ERDEM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder